Her deprem yaşadığımızda sarsılıyoruz, korkuyoruz.

Çok normal çünkü Türkiye bir deprem ülkesi ve yaşadığımız çok fazla acı var.

Marmara depreminden sonra yönetmelikler değişti; depreme daha dayanıklı binalar yapmaya başladık.

Ancak özellikle 2000 yılı öncesindeki konutlarımızdaki risk hala devam ediyor ve ne yazık ki kentsel

dönüşümü tam anlamıyla yapabilmiş değiliz.

Elbette bu dönüşümü yapmak için hem zamana, hem de büyük kaynağa ihtiyaç var.

Ama depremin ne zaman olacağını bilen yok ve her geçen zaman aleyhimize çalışıyor.

Bakın dün Düzce’de yaşadığımız deprem de bir uyarıdır.

Yıkılan bir binanın olmaması sevindirici, hasarlar da düşündüğümüzden daha az...

Demek ki; 99’da deprem yaşayan Düzce bugünlere daha hazırlıklı...

Ama her yer öyle mi?

Bence Türkiye’nin kentsel dönüşümde yeni, güçlü bir stratejik plana ihtiyacı var.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2022 yılı üçüncü çeyrek sonuçlarını açıkladı. Belediyelerce yapı ruhsatı verilen yapıların bina sayısı yüzde 8 azalmış.

Üç çeyrek toplamında ruhsat verilen daire sayısı 415 bin olmuş. Ülke genelinde yıllık konut ihtiyacı 750-800 bin bandındayken, alınan ruhsatlar ihtiyacın gerisinde kalmış.

Türkiye’nin yeni konutlara ihtiyacı olduğu bir gerçek...

Son sosyal konut projeleriyle bu açık biraz olsun kapanacak.

Ancak asıl dönüşüm yeni alanlara yapılan konutlarla değil; kentsel dönüşümle birlikte yapılacak konutlarla olabilir.

O yüzden devletin yeni teşviklerle yatırımları hızlandırması gerekir.

Hem deprem gerçeğinden, hem de daha modern kentlere sahip olabilmek için böyle bir yol haritası şart.

Şu imar affı meselesi

Yine tekrarlayayım. Ve altını çizeyim.

Devletin vatandaşıyla barışmasına, el sıkışmasına itirazım yok. Kimin olabilir ki... Destekliyorum da...

Ben “İmar affı çıkarılırken bir değil, bin kere düşünülmeli” diye yazınca binlerce mesaj geliyor.

Ben konuları gayet iyi biliyorum, takip ediyorum.

Hiç merak etmeyin...

Eşin İmzalamadığı Tahliye Taahhüdü Geçerli mi? Eşin İmzalamadığı Tahliye Taahhüdü Geçerli mi?

Devletin yapısını da, bürokrasiyi de; siyasetin işleyiş mekanizmalarını da gayet iyi biliyorum.

Her imar affından sonra altyapı sorunlarını da yıllardır başkanlardan, yetkililerden dinliyorum.

Üstelik başka mağduriyetler de oluyor.

Örneğin yasalara, yönetmeliklere harfiyen uyan vatandaşın da mağduriyetini unutmayın.

Hadi diyelim; siyasetçi vatandaştan gelen baskılara, isteklere, beklentilere yanıt verdi ve affı çıkardı.

Peki bir af kaç kere tekrarlanabilir.

Daha önce yapılan bir yanlış, eksiklik afla doğru hale gelebilir mi?

Şunu da unutmamak lazım. Yapı Kayıt Belgesi mağdurları diye kendilerini ifade edenlerle ilgili yetkililer uyarıyor. Diyorlar ki...

“2018-2019 yılında yapılan başvurular yerinde ve uydu görüntüsü kontrolü yapılmadan sadece istenilen fotoğraflarla onaylandı. 2 yıl sonra uydu görüntüsü kontrolu ile iptaller yapıldı.”

Ben bunları yazıyorum, söylüyorum.

Elbette bir mağduriyet varsa, insanlar sıkıntıya girmişse devlet yanında olacaktır vatandaşının...

Ama af çıkacak diye yapılan yeni imalatlara bir şey söylemeyecek miyiz?

Siz Paris’e, Londra’ya gittiğinizde hiç çıkma balkonlar, ilave edilen odalar görebilir misiniz?

Göremezsiniz, izin vermezler.

Çünkü bir kentin kuralları, silueti vardır.

Bunun bozulmasına kimse razı olmaz.

Benim söylediklerim bunlar...

Yoksa aflar çıkar, çıkmaz.

Bunun kararını siyasiler verir.

Editör: Emlak Zirvesi