Milli Gazete'den Abdülkadir Özkan'ın Yazısı...

Ülkemizde yaşanan kiralık ve satılık konut konusu giderek içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Artık kiracıyı da, ev sahibini de memnun etmek mümkün olmayacak.

Çünkü konut fiyatlarında birdenbire ortaya çıkan fiyat artışlarını normal ölçüler içinde değerlendirmek mümkün değil.

Söz gelimi 100 bin lira civarında satılan konutlar şimdilerde 300 bin liraya satılıyorsa bunun normal kabul edilmesi mümkün olabilir mi?

Bu verdiğim örnek sosyal konutlarla ilgili. Sosyal konutlarda ortaya iki üç katı fiyatlar çıkıyorsa lükslerde herhalde durum artık milyonlarla ifade ediliyordur.

Konutlarda böylesine birdenbire fiyatların yükselişinin elbette çeşitli sebepleri olabilir. Bunun sebebi de mevcut konut stoku ya talebe cevap veremiyor ya da Türkiye’deki konutlara yabancılardan gelen talebin artmış olmasıdır.

Buna bir de dövizdeki değer artışı eklenince ülkemizde yabancıların ev sahibi olması kolaylaşırken yerlilerin işi giderek güçleşiyor.

Çevrede bazı kardeşlerimle konuşurken ev sahibi ya da ikinci el araba sahibi olmayı hayallerinden bile çıkardıklarını görüyorum.

Çünkü asgari ücretle işe girmesinin ardından ikinci el de olsa bir araba sahibi olmak için para biriktirdiğini bildiğim bir delikanlı ile birkaç gün önce aynı konuları konuşurken gencin araba alma hayalinden tamamen vazgeçtiğini gördüm.

Niçinini sorduğumda yakın zamana kadar 40-45 bin liraya satılan ikinci el otomobillerin şimdilerde 80 binlere dayandığı, böyle olunca da artık asgari ücretle çalışan bir gencin otomobil sahibi olmasının mümkün olmayacağını söyledi.

Kısacası ekonomimiz giderek düzelmek bir yana, izah edilemez bir noktaya geldi dayandı. Elbette herkesin iş hayatına atılır atılmaz ev ve araba sahibi olmasının mümkün olmayacağını söylemek mümkün. Geçmişte de insanlar hayatlarının başlarında ev ya da araba sahibi olamıyorlardı.

Ülkemizde ev sahibi olmanın ortalama yaşı geçmişte de 45-50 civarındaydı. Ancak değişen hayat şartları ister istemez gençlerde özellikle araba sahibi olma fikrini öğrencilik yıllarında gündeme getiriyor.

Gelinen noktada bir genç, ailesinin desteği ile ikinci el bir araba sahibi olabilse bile ona binebilir mi? Çünkü yakıt fiyatları öylesine arttı ki, tanıdığım bazı arkadaşlar otomobilleri ile metro durağına kadar geliyor, arabalarını orada park ederek işyerine metro ile gidiyorlar.

Kiracı da Ev Sahibi de Dertli! Kiracı da Ev Sahibi de Dertli!

Çünkü araba alabilse bile ona yeteri kadar akaryakıt doldurmak neredeyle imkânsız hale gelmiş durumda. Hemen belirteyim ki, araba sahibi olunsa bile yetişilmesi gereken husus sadece akaryakıt ile depoyu doldurabilmekten ibaret değil.

Gerek zorunlu trafik sigortası gerek kasko bedellerinde ciddi artışlar söz konusu. Diyebiliriz ki, kapıda duran arabayı hiç kullanmasanız bile sanıyorum en düşük şekliyle aylık masrafı bin liranın altında değil.

Editör: Emlak Zirvesi